20 Mart 2008 Perşembe

Yeşim Taşları

YEŞİM TAŞLARI Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyarmış ve mücevher ustası olmaya karar vermiş. "Bu mesleği yapacaksam, iyi bir mücevher ustası olmalıyım" diye düşünmüş ve ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş,yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından kabul edilmiş. "Anlat, dinliyorum" demiş usta. Genç adam anlatmaya başlamış; taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış. Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri bitince de ona bir taş uzatmış, "Bu bir yeşim taşıdır" dedikten sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış. "Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma. Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi şimdi güle güle" demiş ve şaşkın genç adamı öylece bırakıp kalkmış, odadan çıkmış.Genç adam evine dönmüş, kendisini merakla bekleyen annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da kendisine çok anlamsız gelen bu hareketi ve soğukkonuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi artıyormuş. Günler geçmeye başlamış. Genç adam sürekli söyleniyor ama avucunu hiç açmıyormuş."Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister. Bir de ülkenin en iyi mücevher ustası olacak. Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım, böyle bir eziyetle nasıl yaşarım. Bu ne biçim ustalık. Ustalık kaprisi yapacaksa, bari başından yapmasaydı." diye devamlı söyleniyor, her önüne gelene ustadan yakınıyor ama avucunu hiç açmıyormuş. Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş. Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat kullanmaya başlamış. Uyurken de yanlışlıkla avucu açılıp taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş.Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu, her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlamış. Ve o gün gelmiş. Genç adam tam bir yıl sonra, büyük ustanın karşısına çıkmış. Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince, genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun, bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği gururla elini uzatmış, avucunu açmış."İşte taşın" demiş, "Bir yıl boyunca avucumda taşıdım, şimdi ne yapacağım?" Yaşlı usta sakin bir sesle cevap vrmiş: "Şimdi sana bir başka taş vereceğim, onu da aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın." Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış. Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış, mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana böyle eziyet ettiği için, hasta olduğunu bağıra çağıra söylemiş. Genç adam bağırıp çağırırken, yaşlı usta ona hissettirmeden birtaşı avucuna sıkıştırmış. Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp çağırırken avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş, taşı biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş: "BU TAŞ, YEŞİM TAŞI DEĞİL USTA!"Öğrenmek için zaman gerekir, sabır gerekir, ustaları izlemek gerekir. Dünya hızlandıkça zaman kısalabilir ama öğrenmenin esası değişmez.

Görmesini Bilen Gözler

Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı.
Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler değişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti.Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti. "Badem" dediği gözleri ise şaşıydı.
Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki, annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti.

Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne akan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunusöyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti.
Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu.Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı.Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını
söyleyerek kızı ameliyat ettiler.
Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı.


Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu düzelmis, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu. Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak:"Sanki yeniden dünyaya geldim!" dedi. "Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı siz mi yaptınız?"
Yaşlı doktor: "Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!."diye gülümsedi. Annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, onun gözünden gördün kendini!."


Cüneyd Suavi

13 Mart 2008 Perşembe

Sosyal Bilgiler Testi

1. Aşağıdakilerden hangisi bütçenin ne olduğunu ifade eder?
A) Gelirle giderin dengelenmesi
B) Zorunlu harcamaların belirlenmesi
C) Gelirin ne kadar olduğunun belirlenmesi
D) Giderin ne kadar olduğunun belirlenmesi


2. Aşağıdakilerden hangisinin zorunlu ihtiyaçlarımızın sıralamasında, en sonda yer aldığı söylenebilir?
A) gıda maddeleri
B) giyim
C) eğitim
D) eğlence

3. "Ayağını yorganına göre uzat." atasözü aşağıdakilerden hangisini ifade eder?
A) Gelirimize göre para harcamalı.
B) Pahalı şeyler almamalı.
C) Ayakkabılarımızı dikkatli kullanmalı.
D) Ucuz olan ürünü tercih etmeli.

4. Turizmde gelişmiş olan bölgeler ve bazı merkezler, giderek birer ticaret merkezi haline gelmektedir.Aşağıdakilerden hangisi buna örnek teşkil etmez?
A) Antalya
B) Marmaris
C) Ankara
D) Bodrum

5. TSE damgası neyi göstermez?
A) Ürünün kaliteli olduğunu.
B) Ürünün yeni üretildiğini.
C) Ürünün standartlara uygun olduğunu
D) Türk standartlarınca onaylandığını
.
6. Aşağıdakilerden hangisi doğru değildir?
A) Alışverişin sonunda mutlaka fiş yada fatura almalıyız.
B) Son kullanma tarihine dikkat etmeliyiz.
C) Reklamı yapılan ürün her zaman kalitelidir.
D) Bütün ürünlerin garanti belgesi vardır.

7. Sizler aile bütçesine ne şekilde katkıda bulunabilirisiniz?
A) Tutumlu davranarak
B) Bir işte çalışarak
C) Ailemizden hiçbir istekte bulunmayarak
D) Kırtasiye masrafı yapmayarak


8. Kar etmek amacıyla mal ve hizmet alım ve satımına ........... denir.Noktalı yere yazılacak uygun keşime aşağıdakilerden hangisidir?
A) üretim
B) ticaret
C) bütçe
D) tüketim

9. Mesleklerin ortaya çıkmasında aşağıdaki durumların hangisi etkili olmuştur?
A) boş zamanı değerlendirme
B) üretimin artması
C) ihtiyaç
D) tüketimin artması

10. Aşağıdakilerden hangisi, satın alınan bir ürün bozulduğunda belirli bir süre ücretsiz tamir hakkı sağlar?
A) fatura
B) garanti belgesi
C) kullanma kılavuzu
D) fiyat etiketi

Zevkli Test


1. Aşağıdakilerden hangisi okula gitmeden önce yapılacak davranışlardandır?
A) Televizyon seyretmek
B) Gazete okumak
C) Çantamızı hazırlamak
D) Evi temizlemek

2. Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün okuduğu okullardan değildir?
A) Mahalle Mektebi
B) Cumhuriyet Mektebi
C) Şemsi Efendi Okulu
D) Askeri Rüştiye

3. Aşağıdakilerden hangisi bilgi teknolojisidir?
A) masa
B) kalem
C) bilgisayar
D) cetvel

4. Kişisel bakım yaparken aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Suyu gereğinden fazla kullanmak
B) İşimiz bitince elektriği kapatmak
C) Kaynakları tutumlu kullanmamak
D) Defter yapraklarını koparmak


5. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Aldığımızın ürünlerin garanti belgesi olmalı
B) Ürünün TSE damgası olmalı
C) Ürünün şekli gösterilmeli
D) Ürünün son kullanma tarihine bakılmalı

6. “Atatürk ………………… tarihinde , …………'da ölmüştür. Anıtkabir……………………..’da dır.” cümlesinde noktalı yerlere sırası ile hangi kelimeler gelmelidir.
A) 1881-Ankara-Ankara
B) 1938-İstanbul-Ankara
C) 1938-Ankara İstanbul
D) 1881-İstanbul-Ankara

7. Aşağıdakilerden hangisi dini bayramlarımızdan birisidir?
A) Kurban Bayramı
B) Zafer Bayramı
C)Kabotaj Bayramı
D) Çocuk Bayramı


8. Sınıfta spor faaliyetlerini düzenleyen kulüp hangisidir?
A) Müzecilik kulübü
B) Kütüphanecilik kulübü
C) Spor kulübü
D) Sınıf Başkanı

9. Aşağıdaki davranışlardan hangisi doğrudur?
A) Yanlı davranmak
B) Adil davranmamak
C) Dalga geçmek
D) Güler yüzlü olmak


10. “…………. İle kalkan ………………… ile oturur.” Atasözünde noktalı yerlere hangi sözcükler gelmelidir?
A) zarar-kıskançlık
B) öfke-kızgınlık
C) öfke-zarar
D) zarar-fayda

test 21

1. Betül ’e öğretmeni, sınıf kitaplığında kaç kitap olduğunu sordu. Betül kitapları saydığında yaklaşık 70 kitap var dedi. Betül, kitapların sayısını en yakın onluğa yuvarladığına göre; kitaplıkta en az kaç kitap olabilir?
A) 63
B) 64
C) 65
D) 66

2. Bir bölme işleminde bölüm 23, bölen 4, kalan 3 ise bölünen sayı kaçtır?
A) 92
B) 95
C) 96
D) 73

3. - tek doğal bir sayıdır.- 20 x 4 ten küçüktür.- 55 + 23 ten büyüktür.Yukarıdaki bilgilere göre verilen sayı hangisidir?
A) 80
B) 81
C) 78
D) 79

4. “3 - 5 - 8 - 10 - 13 - 15 - …. - 20 - 23 - …. - 28” örüntüsünde boş yerlere sırasıyla hangi sayılar gelmelidir?
A. B. 18-22 C. 18-25
A) 17 - 19
B) 18 - 22
C) 18 - 25
D) 25 - 18

5. Aşağıda bir okulda başlatılan yardım kampanyasına sınıfların katkıları verilmiştir. 1. Sınıf: 423 YTL - 2. Sınıf: 243 YTL - 3. Sınıf: 324 YTL 4. Sınıf: 432 YTL - 5. Sınıf: 342 YTL Sınıfların yardıma katkılarının büyükten küçüğe sıralanışı hangi seçenekte verilmiştir.
A) 432>423>342>324>243
B) 432<423<324<342<243
C) 243>324>342>324>432
D) 423>432>342>324>243

6. 496 sayısı için aşağıdakilerden hangisini söyleyemeyiz?
A) Yüzler basamağı ile birler basamağı değerleri toplamı 416’dır.
B) Üç basamaklı çift doğal sayıdır.
C) Sayı değerleri toplamı 19’dur.
D) Basamak değerlerinin toplamı 496'dır.

7. Ayşe elindeki 23 düzine kalemi arkadaşlarına hediye ediyor. Ayşe arkadaşlarına kaç kalem dağıtmıştır?
A) 267
B) 276
C) 230
D) 297

8. Bir bakkal fırından 25 Ykr'ye aldığı ekmeği 30 YKr'ye satıyor. Günde 350 ekmek satan bu bakkal kaç YTL kâr eder?KÂR: Alış fiyatı ile satış fiyatı arasındaki farktır.
Cevabım :


9. Biz dört kardeşiz. En büyüklerimiz 15 yaşındadır. Her bir kardeş arasında da 2 yaş fark vardır. Acaba bizim yaşlarımızın toplamı kaçtır?
Cevabım :


10. 7 x 4 = 28 28 x 30 = 840 işlemine uygun bir problem yazınız.
Cevabım :

12 Mart 2008 Çarşamba

Aşk,Dostluk,Güven

AŞK,DOSTLUK,GÜVEN Bir zamanlar üç arkadaş varmış... Aşk, Dostluk ve Güven... Üçü bir arada olduğunda harikaymış her şey... Gün gelmiş aşkın işi çıkmış...Dostlarından ayrılmadan önce söz vermiş onlara.Beni özlediğinizde gelin demiş; uzaklarda olmayacağım.Nerde gözleri arzuyla dolu birbirlerine bakan bir çift görürseniz ben ordayım.Ve ayrılmış yanlarından...Peki demiş Dostluk Güvene;madem öyle ben de yoluma düşeyim... Görev çağırır...Ama merak etme, nerde birlikte ağlayan iki insangörürsen işte beni orada bulursun...Güven ağzını açmış veda etmek için ama dostluk ayrılmış arkadaşının yanından onun son sözünü dinlemeden...Ve gitmiş uzaklara...Güven sessizce içinden geçirmiş elinde olmadan... "BENİ KAYBEDERSENİZ BİR DAHA ASLA bulamazsınız..."

Sevgi Tatlısı

SEVGİ TATLISI Malzemesi:1 adet lekesiz gönül.1 adet açık yürek.500 gram güler yüz.250 gram tatlı dil.100 gram hürmet.1 çorba kaşığı sevgi.1 çay kaşığı hoşgörü.1 su bardağı iyiniyet.1 tutam samimiyet.1 Ölçek dürüstlük.Göz kararı saygı. Hazırlanışı:Gönülü duygu tasına atıp güler yüz ile karıştır.Ağzında yumuşattığın tatlı dili üzerine ilave ederken, sevgi ve saygıyı ince ince üzerine ekele. Hürmet, iyi niyet ve hoşgörüden meydana gelen şurubu da buna kat. Samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek dürüstce hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle.Yüreğinde pişirdiğin bu sevgi tatlısını karnın acıkınca değil, ruhun acıkınca ye. Mutluluk senin olsun.

Anlatamıyorum

ANLATAMIYORUM Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Göz yaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; AnlatamıyorumVeliKANIK

Şiir

BAYRAK Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsüKızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.Işık ışık, dalga dalga bayrağım,Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.Sana benim gözümle bakmayanınMezarını kazacağım.Seni selamlamadan uçan kuşunYuvasını bozacağım.Dalgalandığın yerde ne korku ne keder...Gölgende bana da, bana da yer ver!Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter.Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü günKızıllığında ısındık;Dağlardan çöllere düşürdüğü günGölgene sığındık. Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;Barışın güvercini, savaşın kartalı...Yüksek yerlerde açan çiçeğim;Senin altında doğdum,Senin dibinde öleceğim. Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;Yer yüzünde yer beğen:Nereye dikilmek istersenSöyle seni oraya dikeyim!Arif Nihat ASYA

Şiir

Yaşamaya zaman ayırın..zaman bunun için yaratılmıştır. Çalışmaya zaman ayırın..başarının bedeli budur. Düşünmeye zaman ayırın..güçlü olmanın kaynağı budur. Çevrenize nazik davranmaya zaman ayirin..mutluluğ a giden yol budur. Etrafiniza bakmaya zaman ayırın..günler bencilliğinize yetmeyecek kadar kısadir. Gülmeye zaman ayırın..ruhunuzun müziği budur. Oynamaya zaman ayırın..zevklerin en büyüğüdür. Terbiyeli olmaya zaman ayırın..insan olabilmenin sembolü budur.

Şiir

Söylediklerinize dikkat edin düşüncelere dönüşür... Düşüncelerinize dikkat edin duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin kaderinize dönüşür...

Okulumuzun Müdürleri

1.Osman OYMAN--------1957-1971--(14 yıl)2.Refik YOLAGELDİ-----1971-1981--(10 yıl)3.Nazmi ERCAN --------1981-1983--(2 yıl)4.Selahattin KESKİN----05/09/1981-16/01/1992(11 yıl)5.Hasan SÜDER---------31/07/1992-17/08/1998(6 yıl)6.Ali ŞAKİR KURU-------18/02/2000-15/07/2003(3 yıl)7.Mehmet KIZILAY------2003 ...

Hamdi Helvacıoğlu Kimdir?

Hamdi Helvacıoğlu 1904 yılında Bulgaristan'ın Razgat kentinde doğmuştur. Rüşriyeyi bitirmiştir. Ardından ailece Türkiye'ye yerleşmişlerdir.Ticari hayatını devam ettirdiği İstanbul da vefat etmiştir. Kendisine eğitime yaptığı bu değerli hizmetten dolayı minnet borçluyuz.

Hamdi Helvacıoğlu

Okulumuz Hamdi Helvacıoğlu Ilköğretim Okulu ilimizin en kalabalık okullarından biridir.. Öğrenci sayısı 880'dir.Ayrıca 75 ana sınıfı öğrencisi vardır. Okulumuzun ilk ve asıl binası 1957 yılında hizmete girmiştir.1986 yılında 4 derslik ilavesi ile hizmete devam ederken 1999 yılında başlatılan yeni binası 2000 yılında hizmete girmiştir...Ek bina ve ilave derslikleri ile bugün okulumuzun 26 sınıf vardır.Bir müdür, iki müdür muavini bulunmaktadır. Okulda 16 sınıf ve 13 branş öğretmeni bulunmaktadır.



Atatürkün Devrimleri

ATATÜRK DEVRİMLERİSALTANATIN KALDIRILMASI(1 Kasım 1922)Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllarında kurulan (23 Nisan 1920) Türkiye Büyük Millet Meclisi, halktan kopuk Osmanlı yönetiminin yanında, halkın içinden seçilen temsilcileriyle "halk iradesi"nin gerçek temsilcisi olmuş, iyice eskimiş ve yıpranmış kişisel saltanatsa, TBMM'yi, yani ulusun egemenliğini tanımamasının yanı sıra, Sevr Antlaşması'nı imzalamış, düşmanla işbirliği yapıp, çıkarttığı ayaklanmalarla Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı engellemeye çalışmıştı.23 Nisan 1920'den başlayarak ulusal egemenliğe dayalı devletin kurulmasıyla kişisel saltanata kalkmış gözüyle bakan Mustafa Kemal, İtilaf Devletleri'nin Lozan Barış Konferansı'na Ankara Hükümetinin yanı sıra Osmanlı Hükümeti temsilcileri de çağırmaları üstüne, 1 Kasım 1922'de TBMM'de yaptığı konuşmada ulus'un akla aykırı olduğunu belirterek,saltanatın kaldırılmasını istedi. Milletvekillerinin ateşli konuşmalarla Atatürk'ü desteklemele-rinden sonra, saltanatın İstanbul'un işgal tarihinden (16 Mart 1920) başlayarak kalkmış olduğu oybirliğiyle kabul edildi. Saltanatın kaldırılmasıyla Padişahlık sıfatı kalkan Mehmet VI Vahdettin de, 17 Kasım günü İngiliz Komutanlığına başvurarak, bir İngiliz zırhlı-sıyla İstanbul'dan ayrıldı.Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)Saltanatın kaldırılmasının ve Lozan Barış Antlaşması'nın ardından TBMM'de en çok tartışılan konulardan biri, yeni devletin niteliği sorunuydu. Kendisi bir hükümet olan TBMM'nin ayrı bir hükümeti ve bu hükümeti yönetecek bir başbakanın bulunmaması, meclis içinden bakanların seçiminde adayların gerekli oyu sağlamakta güçlük çekmeleri, sürekli sorunlara yol açmaktaydı. 27 Ekim 1923'te Ali Fethi (Okyar) Bey başkanlığındaki hükümetin istifası ve Cumhuriyet Halk Partisi grubunun yeni hükümet listesi üstünde anlaşmaya varamaması üzerine, Atatürk 28 Ekim gecesi arkadaşlarını toplayarak sorunun gerçek çözümüyle ilgili düşüncesini açıkladı ve İsmet İnönü'yle o gece, devletin niteliğinin cumhuriyet olduğunu saptayan bir yasa tasarısı hazırladı. Ertesi gün TBMM, yapılan işin "çoktan doğmuş olan çocuğun adını koymak" olduğunun milletvekillerine açıklanmasından sonra, saat 20.30'da Anayasa değişikliğini kabul ederek cumhuriyeti ilan etti veoybirliğiyle alınan bu karardan sonra cumhurbaşkanı seçimine geçerek, gene oybirliğiyle Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı olarak seçti.Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)Saltanatın kaldırılmasından ve Mehmet VI Vahdettin'in İstanbul'dan ayrılmasından sonra, TBMM'nin 18 Kasım 1922'de halife seçmiş olduğu Abdülmecit Efendi, eski rejim yanlılarının tek umudu haline gelmiş, bundan güç alan Abdülmecit Efendi de, yeniden törenler düzenlemeye, demeçler vermeye bazı İslam ülkelerinin kendisine bağlılık bildirmeleriüzerine, İslam dünyasının önderi tavrı takınmaya başlamıştı. Bu durumun yeni kurulmuş cumhuriyet yönetimi için tehlikeli olabileceğini kavrayan Atatürk, İzmir'deki ordu tatbikatları sırasında ordu komutanlarına hilafetin kaldırılması konusunda düşüncesini açıklayıp, yasanın meclis gündemine getirilmesini kararlaştırdı. 1 Mart 1924'teki bütçe görüşmelerinde halifeye ve Osmanlı hanedanına verilecek ödenek konusunun gündeme getirilmesinden sonra, 3 Mart 1924't kabul edilen yasayla, halifelik kaldırılıp, ilerde saltanat ve halifelik iddiasında bulunmamaları için Osmanlı hanedanı üyelerinin de yurt dışına çıkarılmaları kabul edildi.Medeni Kanun'un kabulü (17 Şubat 1926)Osmanlı İmparatorluğu döneminde hukuk işleri din kurallarına göre yönetilmekte olduğundan, çağdaş toplumlar düzeyine erişmek isteyen Türk toplumunun temel gereksinmelerinin, söz konusu hukuk yapısıyla karşılanamayacağı anlaşılmıştı. Tanzimat Dönemi'nde hazırlanan Mecelle, bazı yenilikler getirmekle birlikte, kişilerin hak ve borçları, ailekurumu, işleyişi ve sona ermesi, mülkiyet ilişkileri, miras sorunları, kiralama, satın alma, ödünç verme, vb. ilişkiler açısından, gerçek bir Medeni Kanun sayılamazdı. Bu nedenle İsviçre Medeni Kanunu örmek alınarak hazırlanan Medeni Kanun, 17 Şubat 1926'da TBMM'de kabul edilerek, yürürlüğe kondu. Bunu, öbür temel yasalar ile, ceza hukuku alanındaki boşlukları gideren Ceza Kanunu'nun kabul edilip (1 Mart 1926) yürürlüğe konması izledi.Tarikatların kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925)Başlangıçta yalnızca din konularıyla ilgilenen, farklı düşünce sistemleri geliştirerek taraftarlarını çoğaltmaya çalışan tarikatlar, zaman içinde siyasal olaylarda etkili rol oynamaya, çıkarları tehlikeye düştükçe halkı ayaklandırmaya koyulmuşlardı. Bu etkinliklerini cumhuriyetin ilanından sonra da sürdürmeye kalkışmaları ve Menemen Olayı, Şeyh Sait Ayaklanması gibi şeriattan yana ayaklanmalara yol açmaları üstüne "Türkiye Cumhuriyeti şeyhler,dervişler, müritler memleketi olamaz. Türkiye Cumhuriyeti her alanda doğru yolu gösterecek, uyaracak güçtedir. Biz uygarlığın bilim ve fenninden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. Başka bir şey tanımayız" diyen Atatürk'ün sözleri ışığında harekete geçilerek, 30 Kasım 1925'te çıkarılan yasayla tekkeler ve zaviyeler kapatıldı.Laikliğin kabulü (1928-1937)Saltanatın kaldırılması, hilafetin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Vekaleti'nin kaldırılarak yalnızca din işleriyle uğraşacak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulması, tarikat ve zaviyelerin kapatılması aşamalarından geçen laikliğin tam anlamıyla yasal tabana oturtulması için, 1924 Anayasası'nda yeralan "Türkiye devletinin dini İslam'dır" deyimini tartışmaya koyulan TBMM, 10 Nisan 1928'de Anayasa'nın ikinci maddesini değiştirip, 16. ve 38. maddeler gereğince milletvekilleri ile cumhurbaşkanının antiçerken söylemek zorunda oldukları "vallahi" sözcüğünü maddelerden çıkardı. Ayrıca, 26. maddedeki "ahkamı şeriyenin tenfizi" (şeriat hükümlerinin yürütülmesi) sözcükleri de Anayasa'dan çıkarıldı. İnananların ibadetlerini kendi dilleriyle yapmalarını doğal bir hak olarak gören Mustafa Kemal'in, aydın din adamlarıyla yaptığı görüşmelerden sonra, 3 Şubat 1928'de hutbelerin Türkçe okunmasının kabul edilmesini, dualar ve ezanın Türkçeye çevrilmesi çalışmaları izledi. 5 Şubat 1937'de Anayasa'nın ikinci maddesinde laiklik ilkesine yer verilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olduğunun yazılmasıyla, laiklikdevrimi tamamlanmış oldu.Kadın haklarının tanınması (1930-1933 ve 1934)Osmanlı toplumunda hemen hiçbir toplumsal ve siyasal hakkı bulunmayan kadınlara Medeni Kanun'la bazı haklar tanınmış olmakla birlikte, siyasal haklar açısından bir değişiklik yapılmamıştı. Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasalyaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'te çıkarılan Köy Kanunu'yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934'te Anayasa'da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme haklarının tanınmasıyla, Türk kadını o yıllarda Avrupa devletlerinin çoğundaki kadınlardan daha ileri haklar elde etti ve çok geçmeden toplumda erkeklerin çalıştığı her alanda yerini aldı.ŞAPKA VE KIYAFET DEVRİMİ(25 Kasım 1925)Ülke halkını her alanda çağdaş ve uygar düzeye çıkarabilmek için değişiklikler tasarlarken, dış görünüşüyle de bunu vurgulaması gerektiğine inanan Mustafa Kemal'in, 25 Ağustos 1925'te Kastamonu'ya yaptığı bir gezide başına şapka giyip, "Buna şapka derler" diye halkı şapka giymeye özendirmesinden sonra, 25 Kasım 1925'te Şapka Giyilmesi Hakkındaki Kanun çıkarılıp, dinsel giysilerle sokakta gezilmesi yasaklandı.TAKVİM,SAAT VE ÖLÇÜLERDE DEĞİŞİKLİK(1925 ve 1931)Cumhuriyet döneminden önce Batı uluslarından ayrı takvim, saat, sayı ve ölçülerin kullanılması, hafta tatillerinin cuma günü olması, takvimin başlangıcı olarak Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göç ettiği tarih olan 622 yılının alınması (hicri takvim), sayı olarak eski sayıları, ölçü olarak da okka, dirhem, arşın, endaze, vb. ölçülerin kullanılması, Türk toplumu ile Batı toplumları arasındaki ilişkilerde büyük karışıklık ve güçlüklere yol açmaktaydı. 26 Aralık 1925'te miladi takvimin kabul edilip, alaturka saat yerine Batı'da kullanılan alafranga saatin kabul edilmesiyle, 23 Mart 1931'de çıkarılan yasayla da gram, kilogram, ton, metre, kilometre gibi ölçülerin benimsenmesiyle, bir yandan Batı ülkeleriyle ilişkiler kolaylaştırılırken, bir yandan da yurdun her yerinde tutarlı bir ölçü ve ağırlık düzeni kurulmuş oldu.SOYADI KANUNU(21 Haziran 1934)Soyadı bulunmamasının günlük yaşamda yarattığı güçlük ve karışıklıkların önünene geçmek amacıyla 21 Haziran 1934'te çıkarılan yasayla, her Türk kendine uygun bir soyadı almakla yükümlü kılındı. 24 Kasım 1934'te çıkarılan bir yasayla da TBMM Mustafa Kemal'e Atatürk soyadını verdi. Aynı yıl çıkarılan bir başka yasayla ayrıcalıkları belirten eski unvanların yasaklanmasıyla, yasalar önünde eşitlik ilkesinin gerçekleştirilmesinde önemli bir adım atılmış oldu.EĞİTİM VE ÖĞRETİM DEVRİMİ(3 Mart 1924)Osmanlı toplumundaki medreseler ile iptidai, rüştiye, idadi türünde okulların toplumun gereksinme duyduğu elemanları yetiştirme açısından özellikle sayı bakımından yetersiz kaldığını gözleyen, eğitimin önemini yaptığı konuşmalarda sık sık vurgulayan Atatürk'ün yol göstericiliği altında TBMM, eğitim ve öğretim işlerini Milli Eğitim Bakanlığı'na verip, 3 Mart 1924'te çıkardığı Öğretimin Birleştirilmesi yasasıyla, mahalle mektepleri vemedreseleri kaldırdı. Anadolu'nun çeşitli kentlerinde meslek okulları, teknik okullar, öğretmen okulları, ortaokulve liseler açılırken, çıkarılan Üniversiteler Kanunu'yla Darülfünun kaldırılıp, yerine İstanbul Üniversitesi kuruldu Harf devrimi (1 Kasım 1928)Öğrenilmesi son derece güç olan Arap abecesinin okuryazar sayısının artmasını engellediğini, ayrıca Türkçe sesleri dile getirmede güçsüz kaldığını anlayan Atatürk'ün, 1926'dan başlayarak yaptırdığı araştırmalar sonucunda, Türkçe'nin yapısına en uygun abece olduğuna karar verilen Latin abecesi alınıp, yeniden düzenlenerek, 1 Kasım 1928'de çıkarılanTürk Harfleri Hakkında Ka-nun'la yürürlüğe kondu ve Atatürk'ün kendi-sinin de katıldığı yaygınlaştırma çalışmaları sonucunda, kısa süre içinde benimsendi.DİL DEVRİMİ(12 Temmuz 1932)Osmanlılar döneminde aydınların büyük ölçüde Farsça ve Arapça sözcük ve dilbilgisi kuralı içeren Osmanlıca'yı kullanmalarından ötürü, aydınlar ile halkın dil bakımından birbir-lerinden kopmuş olmaları, cumhuriyet öncesindeki dönemde de bazı aydınları rahatsız etmiş, Selanik'te çıkarılan (1911) Genç Kalemler dergisinde "Yeni Dil" hareketi başlatılmış, ama dilde yabancı sözlüklerden yeterli bir arınma sağlanamamıştı. Türkçe'nin özleştirilerek yeni Türk abecesiyle dünyanın en zengin dillerinden biri haline getirilme-sini amaç alan Atatürk, 12 Temmuz 1932'de, sonradan Türk Dil Kurumu adını alan Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdurarak, Türkçe'nin gerçek bir bilim, edebiyat ve sanat diline dönüşmesi çalışmalarını hızlandırdı.

Atatürk Diyor Ki

ATATÜRK DİYOR Kİ *Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye'nin istiklâline, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. *Sizler, yani yeni nesil Türkiye'nin genç evlâtları, yorulsanız dahi beni takip edecekseniz. *Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. *Gençler, siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile, insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli sembolü olacaksınız. *Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.*San'atsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmuş demektir. *Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. *Türk vatanı bir bütündür, parçalanamaz. *Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun idare, Cumhuriyet idaresidir. *Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. *Türk milleti ve Cumhuriyeti ayrılmaz bir bütündür. *Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. *Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. *Cumhuriyeti yaşatmak en kutsal görevimizdir. *MİLLET SEVGİSİ KADAR BÜYÜK MÜKÂFAT YOKTUR. *HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR. *Türk orduları, tarihte benzeri görülmemiş kahramanlıklar, fedakârlıklar göstermiştir. *Bu memleket tarihte Türk'tü, halde Türk'tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır. *Türk milleti istiklâlsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. *Türk, öğün, çalış, güven. *Yurtta sulh, cihanda sulh. *Türk ordusu; dünyanın hiç bir ordusunda seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastgelinmemiştir. *Bütün cihan bilsin ki; benim için bir taraflık vardır, Cumhuriyet taraflığı. *YURT TOPRAĞI, SANA HER ŞEY FEDA OLSUN. KUTLU OLAN SENSİN. *YURT SEVGİSİ ONA HİZMETLE ÖLÇÜLÜR

Atatürkün Hayatı

ATATÜRK 'ÜN HAYATI 1881 yılında, Selânik'te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır.Asıl adı Mustafa'dır. Selanik'te yeni açılmış "Şemsi Efendi Mektebi'nde ilkokula başladı.Selanik Askeri Rüştiyesi'ni, sonra Manastır Askeri İdadisi'ni bitirdi.1899'da İstanbul'a gelip "Harbiye Mektebi" ne girdi.1905'te Harp Akademisi'ni bitirip Şam'daki 5. Ordu'ya gönderildi.Orada "Vatan ve Hürriyet" adlı gizli ve ihtilâl amacı güden derneği kurdu.1907'de Manastır'daki 3. Ordu'ya tayin edildi. "Vatan ve Hürriyet" cemiyeti oradaki"İttihat ve Terakki" cemiyeti ile birleşti. 13 Nisan 1909'da İstanbul'da çıkan"31 Mart Vak'ası" üzerine, adını verdiği "Hareket Ordusu"nun Kurmay başkanıolarak bu kuvvetlerle İstanbul'a geldi. Ordu komutanlığı tarafından İstanbul halkınayayınlanan bildiriyi de Mustafa Kemal yazdı.

Problemler

1-) Elif 60 günlük tatilin 2/6 sini dedesinin köyünde, kalan günlerini de deniz kıyısında geçirmiştir. Elif, tatilinin kaç gününü deniz kıyısında geçirmiştir?

ÇÖZÜM 60 günlük tatilin 2/6 si;
60:6=10 10*2=20 gündür
60-20=40gününü deniz kıyısında gecirmiştir.

2-)100 'ün yarısının yarısı kaçtır?
100:2=50 50:2=25


3-)12 yumurta 6 YTL olduğuna göre 10 yumurta kaç YTL'dir?
Çözüm 12:6=2 Bir yumurtanın fiyatı2x10=20 On yumurtanın fiyatı.

hadi test çözeilm.

1. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Verimli çalışmak için dinlenmek şarttır.
B) Çalışma planında her derse eşit süre ayrılmalıdır.
C) Zamanımızın çoğunu oyun ve eğlence ile geçirmeliyiz.
D) Başarılı olmak için hiç durmaksızın çalışmalıyız.

2. Aşağıda verilen iletişim şekillerinden hangisi doğrudur?
A) Karşımızdakinin konuşması bitmeden konuşmak.
B) Otobüs içerisinde sessiz konuşmak.
C) Telefonda uzun uzun konuşmak.
D) Sınıfta bağırarak konuşmak.

3. Kararların ortak alındığı, ev işlerinin birlikte yapıldığı bir aile ortamı için, aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Bu ailede iş bölümü vardır.
B) Aile bireylerinin söz hakkı yoktur.
C) Ailede babanın dediği olur.
D) Çocukların fikirleri önemsizdir.

4. "Ya istiklal! Ya ölüm!" sözü Atatürk'ün hangi kişisel özelliğini yansıtır?
A) açık sözlülüğünü
B) ünlü olmasını
C) başarılı olmasını
D) kararlılığını

5. İstiklal Marşı'nın yazarı kimdir?
A) Recep Tayyib ERDOĞAN
B) Ahmet Necdet SEZER
C) Mehmet Akif ERSOY
D) Mustafa Kemal ATATÜRK

6. "İnsan olan kara günde,Kimseye el açmamalı.Çalışmalı kazanmalı,Hiç bir işten kaçmamalı."Yukarıdaki dörtlükte anlatılanları, aşağıdaki atasözlerinden hangisiyle açıklayamayız?
A) Ak akçe kara gün içindir.
B) Damlaya damlaya göl olur.
C) Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
D) Gençlikte taş taşı, ihtiyarlıkta ye aşı.

7. Hakan, gece uyandığında annesinin hasta olduğunu gördü. Bu durumda aşağıdaki telefon numaralarından hangisini arayarak yardım isteyebilir?
A) 112
B) 110
C) 186
D) 118

8. Bayrak bir milletin ................... temsil eder?
A) huzurunu
B) başarısını
C) duygularını
D) bağımsızlığını

9. Ağaçların ve kayaların yosunlu yüzeyi hangi yönü gösterir?
A) doğu
B) batı
C) kuzey
D) güney

10. Aşağıdaki meslek gruplarından hangisi pusulayı kullanmaz?
A) asker
B) pilot
C) makinist
D) kaptan

birazda test çözeliim.

1. 9 kg şeker 54 YTL'dir. Buna göre 1 kg şeker kaç YTL'dir?
A) 45 YTL
B) 63 YTL
C) 5 YTL
D) 6 YTL

2. Bir sayının 12 katı 108'dir. Bu sayı kaçtır?
A) 10
B) 9
C) 8
D) 1296

3. Aşağıdaki işlemlerden hangisi doğrudur?
A) 315 : 3 = 15
B) 756 : 9 = 65
C) 303 : 3 = 101
D) 96 : 5 = 15

4. Bir basamaklı en küçük tek sayı ile, iki basamaklı en küçük çift sayının çarpımı kaçtır?
A) 0
B) 1
C) 9
D) 10

5. Bir inek günde 6 litre süt veriyor. 5 inekten 2 günde kaç litre süt alırız?
A) 120 litre
B) 60 litre
C) 30 litre
D) 13 litre
6. Yarısı 24 olan sayının 7 katı kaçtır?
A) 336
B) 236
C) 168
D) 84

7. Bir satıcı, her birinde 2 düzine bardak olan 9 koli bardak satıyor. Satıcı kaç tane bardak satmıştır?
A) 18
B) 108
C) 156
D) 216

8. Bakkal bir çuval şekeri 3 kg' lık 13 poşete dolduruyor. Geriye 16 kg şeker kaldığına göre çuvalda kaç kg şeker vardı?
A) 65 kg
B) 55 kg
C) 32 kg
D) 29 kg

9. (16 + 5 ) x (29 - 7) = ? işleminin sonucu kaçtır? NOT:Önce parantez içindeki işlemleri yap
A) 550
B) 43
C) 462
D) 458

10. F < 125x3 "F" yerine kazılabilecek en büyük doğal sayı kaçtır?
A) 374
B) 373
C) 372
D) 376

ikiside zeka oyunlarııı

YARIŞMA ZEVKİ

ZEKA OYUNLARI

Kim 500 Milyon İster

KİM 500 MİLYON İSTER

var mısın yok musun oyunu

VAR MISIN YOK MUSUN OYUNU